23 Şubat 2010 Salı

Şişhanede Bir Purim Anısı...


Galiba…
Galiba… Dilim varmıyor bir türlü…
Korkunun ecele faydası yok itiraf etmeliyim ki, galiba yaşlanıyoruz.
Ne güzeldi eski Purimler diyeceğim de zihnimin hatıra arşivinden bir yaprak çekip paylaşayım dedim.


Şişhanedeki evimizin altıncı katında terastan, Purim şekerlerinden kırmızı beyaz renge bürünmüş olan Büyük Hendek caddesine bakiyorum. Aşağısı cıvıl cıvıl.
PURİM… Dünyadaki ilk çocuk bayramı.
Niye ?
Bilmem. Bana ne.

Umurumda değil, yaşım ufak, daha sonra öğrenirim.

Bugün Purim Şişli Mahazike Torası ile birlikte kutlamaya götürecekler bizi.
Heyecanlıyım. Yeni yüzler göreceğim. Tanımadığım yüzler.
Hem müzik ve eğlence de varmış orada. Bizimkiler bir temsil yapacaklar galiba. Ama benim rolüm yok. Neyse hele bir gidelim görürüz.
Benim için önemli olan megilada Aman ismi geçen yerlerde kimse kızmıyorken serbestçe tepinmek. Hımmm… Bizi Mahazike Toradan götürecekler.
Eee ? Dönüş ?
Amaan, boş ver dönüşü. Ya bir leyland otobüse atlarız Şişli-Yenikapı geçer yada bir troleybüse Şişli-Tünel. Tıngır mıngır döneriz Şişhaneye. Tam sarımadamın önünde indirir. Yürüye yürüye iki dakikada Büyük Hendek 79 numaraya gelirim.
Bu hayallerle uyuyakaldım.
-Ayde ! No vos vash a ir al kal ? diyen annemin sesiyle fırladım yerimden.
Cebime biraz para ve anahtarları aldığım gibi fırladık evden.
-Ten tino de tu ermanika ! diye seslenen annemin sesini bile boşvermişim.
Yetiştik, ve cümbür cemaat Mahazike Tora vardık Şişliye.
Nasıl bir yer burası eğlence nerede olacak ?
Hımm.. güzel valla yani eğlence odası hazırlanmış. O günden 30 yıl sonra 15 kasım 2003’te bombalanacağını bilmiyorduk o zamanlar :(


Hazırlanan temsiller vs. bitti. Vaşti, Ester, Ahaşveroş, Mordehay, Aman hepsi kostümlerini çıkardı, hoparlörler ortalığı müzikle inletiyor. Önceleri hafif çekingenlik ama sonra hurra dans pistine. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadan müziğin sesini kestiler.

Sessizlik rahatsız etmiş olacak ki hep bir ağızdan AAAAA çektik :)
Evet çocuklar şimdi çekiliş zamanı.

Herkes kendisine verilen numarayı alsın eline bakalım.
Boş yok.
Ne olduğunu hatırlamadığım bavajadaslar ve nosekualolar gırla.
En büyük üç hediye en son çıkacak olan üç numaraya dağıtılacak.
25 lira, 50 lira ve en büyük hediye 100 lira.
Ne ?
Gözümüz parladı valla.
Neyse çekiliş başladı. Topaç, düdük, tef vs. vs. bizimkiler büyük ikramiye bize çıkmaz bu Şişlililer kendilerine çıkartırlar diye aralarında kulise başladılar bile :)
Millet tefini düdüğünü almış hadi gidelim diyor.
İyi de benim numaram daha okunmadı. Açılmayan 10 numara daha var.
Millet ufaktan ufaktan benim yanıma yanaşmaya başladı. Akrabaları birden bire artan piyango talihlileri gibi hissetmeye başladım. Son 5 numaraya geldik benim numaradan eser yok.
Son 3 numara.
Eh artık ya 25 ya 50 ya 100 lira benim.
25 lira başka birine çıktı.
Bir an benim numaramı torbaya atmadıklarını düşünmeye başlamıştım ki numaram okundu 50 LİRA
HEEEYYYYYY BEN KAZANDIIIMMMM
Çarşaf gibi elliliği kaptım zıplıyorum. Ne paraydı ama.
Bütün Şişhane Mahazike Torası sırtımda tepiniyor.
Bırakın ulan ben Aman mıyım yahu :)
Birisi hariç. Bir sınıf arkadaşım.
Utana sıkıla yanıma geldi.
-Kardeşim otobüs parasını düşürdü, bana bir otobüs parası verir misin ? dedi
-VERMEM dedim
YÜRÜ OĞLUM NE OTOBÜSÜ HEP BERABER TAKSİYLE GİDİYORUZ.
Beni bir sırtlarına almadıkları kaldı. Yolda gırgır şamata gırla.
Taksiyle gittiğimiz gibi, Şişhane meydanındaki ünlü muhallebicide herkese muhallebi benden. Yine de bitmemişti para. kalan paranın 5 lirasını kendime aldım, ikibuçuk lira kadar bozuklukları kızkardeşime, 30 lirasını da anneme verdim.
İleriki hayatımda ticarete atılıp iyi kazandığım günler oldu. İlk otomobilimi de bir Purimde almıştım.
Ama Galiba, bana o 50 liranın hazzını yaşatacak bir parayı bir daha ömrüm boyunca kazanmadım.
Hepinize Neşeli ve Mutlu bir Purim dilerim.
HAG PURİM SAMEAH.

13 Şubat 2010 Cumartesi

WeJew Video Sharing MegaSite

WeJew Video Sharing MegaSite

Rabbi İsrael Meir Lau - ŞOA - (ingilizce)

5 Şubat 2010 Cuma

Bir Tanıktan AUSHWITZ YOLCULUĞU

Aushwitz...
Ölümün sıradanlaştığı ve sanayileştiği yer.
Kimilerince inkar edilmeye, olmamış gibi gösterilmeye, çarpıtılmaya çalışılan, yakın tarihi yaşayarak tanık olan bir kurtulanın ağzından AUSHWITZ YOLCULUĞU
Tanık : Moşe Haelyon
Selanikten sürülen Yahudilerin, hayvan vagonlarıyla Aushwitze yaptıkları yolculuk.


http://www1.yadvashem.org/es/video/haelyon4.html


Trasladado de Ladino - Ladinodan Çevrilmiştir.





Bizim vagonda tam bilmiyorum ama 80-90 kişi vardı.
Çocuklar, yaşlılar, özürlüler.
Tüm bunların dışında, herkesin yanında getirdiği 15-20 kiloluk paketleri, valizleri vardı.
Bu büyük bir sıkışıklığa ve çekilen çilenin artmasına sebebiyet veren bir şeydi.
Kımıldama imkanınız bile yoktu.
Trenin bir bölümünde insanların tuvalet ihtiyacını görmesi için lazımlık niyetine kullanılmak üzere bulunan yarısı kesik bir bidon vardı.
İnsanlar ihtiyaçlarını orada görmek zorundaydılar.
Şimdi …… geceleri…….
Gündüz çığlıklar, bağırtılar ağlamalar vardı, bir taraftan çocuklar….
Çocuk her yerde çocuktur, oynamak ister.
Hangi durumda olduğumuzun farkında olmayan masum isteklerle doludurlar.
Geceleri ise üstümüze çöken en ağır şeydi.
Çünkü, yatıp uyumak istersin ama yer darlığından yapamazsın.
Biri iter öbürü itekler, ama en sonunda her birimiz bitkinlikten uyuyakalırdık.
Kimi daha az, kimi daha iyi, kimi daha değişik, ama uyurdun.
Şimdi…
Her birinin yiyeceği vardı. Herkes evinden getirmişti.
Aldık…
Diğer lazım olan eşyalarımızla birlikte yiyecekte aldık.
Ama 2-3 gün sonra yanına eksik yiyecek alanların yiyeceği biterdi.
Kumanyası bitenler diğerlerinden isterdi.
Olanlar ise vermekten imtina eder çekinirlerdi.
Çünkü yolculuğun kaç gün süreceğini bilmiyorduk….
Bilmiyorduk…
Her 2-3 günde bir vagonların kapılarını açarlardı.Kapılar daima kapalıydı.
Vagonların uç taraflarında, yerden yüksekte küçük pencereler vardı.
Evet pencere...
Nasıl denir...? Demir parmaklıklı…
Yüksekteydi.
Yapabilen, neler olup bittiğini görebilmek için dışarı bakardı, kapı duvarı ile pencere siperliği arası küçük bir aralıktı, siperlik karanlık etse de gün içi olduğunda görülebiliyordu.
Aynı zamanda temiz hava da oradan gelirdi.
Tabiatıyla içeride yeterli hava da yoktu, çünkü 80-90 kişi böyle kapalı bir vagonda kalmak çok zordu.
Ve dediğim gibi, 2-3 günde bir kapıları açarlar ve insanların inmesine müsaade ederlerdi.
Mola verilen bu yerler daima su bulunan yerlerdi.
İnsanların hava alması ve su doldurması böylece mümkün olabiliyordu.
Ancak trende 2500-3000 kişinin olduğu düşünülürse, herkes birden su doldurmaya gittiğinde bu uzun zaman alırdı ve bu kadar uzun zamana müsaade etmezlerdi. Bu durumda suyunu doldurmaya yetişemeyen çok kişi olurdu.
O vesileyle bidonu dışarı dökerlerdi....
Almanlar, birkaç genci yakalayıp, insan dışkılarının biriktiği varili dışarı dökmeleri için emir verirdi ve yerine koyulurdu.
Böylece 6 gün geçti.. ve geceler.
Geceler…. En zoru, en çetini gecelerdi.
--------------------
http://www.esefarad.com/?p=8613

http://www1.yadvashem.org/es/chapter_8/balkans.asp

http://www1.yadvashem.org/exhibitions/album_Auschwitz/mutimedia/index.HTML
--------------------

Hayat, sen plan yaparken başına gelenlerdir.